Archives
Ellerin içinde kör kedi boğar Garip gönlümce bir kaçamak yapsam Karanlık gecede ay akşam doğar Ne zaman eşeğe binmek istesem Çıldırır saksağan başımda biter Derdimi ellere demek istesem Derler seninkinden bizim ki beter
Her gün batışında akşam oluyor Yaşananın hepsi yalan oluyor Güzele bağlanıp kalan oluyor İçimdeki girdap çekiyor beni Talihime baktım kara mı kara Karalara inat baktım aklara Canlar feda olur gerçek dostlara Asil gerçek dostlar çekiyor beni
Gökteki yıldızlar yan yan dizilmiş Kırmızı gül elvan elvan bezenmiş Seni halk eyleyen epey özenmiş Kokladığım gülüm el oldu benim Gülleri solanlar içten ağlıyor Bülbülün gözünden yaşlar çağlıyor Keklik efkârından kara bağlıyor Gülü soldu bağım çöl oldu benim
Sene iki bin on eloğlu Marsta Hastaneler dolu hepimiz hasta Emmim diz üstünde öndeki safta Toprağın altında Cennet arıyor Ağlanacak zaman işte bu zaman Dertliyim derdime ararım derman Yetmiş yedisinde bizim kör imam On yedisindeki kızı arıyor
Ben suçumu kendi kendime sordum Güçsüzlerin derdi oluyor derdim El derdini derdim eder ağlarım Ellerin ardından boşuna koştum Nice yokuşları engeli aştım Engeller aşınca coştukça coştum Engelleri düz yol eder ağlarım Hep haksızlıkları görüyor gözüm Perişan hallere ağlıyor sazım
yiğit ve sevecen bir yaşamın mutlu günlere sunulmasıdır canlı bir gül gibi somut ayrılık yoktur artık zaman içinden yaşamın ve sevdanın, ölümün kimi kez de öpüşün kadar sıcak ve tatlı vişne rengi dudakları vardır sevgilim
özgürlük türküleri de söylenir bu dudaklarla sevda türküleri de vişne rengi dudakları vardır sevdanın gülümser dudakların gibi titrek ve dokunaklı okyanus olur sarar dünyayı ölümün vişne rengi dudakları kimi kez dudaklarınca içten ve inançlı ölüm asude bahar ülkesi değildir o zaman
kapandı üstüme geceyarıları sen yoktun okul arkadaşlarımın adını telefon numaralarını sinema kapılarını öptüğüm ilk kız gibi içtiğim ilk sigara ilk içki çıktığım ilk afiş gecesi gibi aklımda tuttum bir senin adını adını unuttum
Boş vaktine geldiğini düşündüğümden� Gönül aldırmıyor, aldırmayacak bu sevdayı Aldırılmayacak, annesiz doğacak bu sevda! İşte antik bir yalnızlık benimkisi Öyle kendi kendine Kendi başının çaresin
Deli cesaretine güvenerek gönlümün Mumdan gemilerle yolculuğa çıktığı o Alevden okyanus� Saçların, Her teli ayrı bir seda, Farklı portelerde hep ayrılığın şarkısını çalan� Ellerin, Falına bakılacak kadar saf, Bakılanların çıkmayacağı kadar güzel
Son yorumlar