Archives
Profesör, öğrencileri ile birlikte Karadenizli hastanın yatağının başına gitmiş.. Onlara yeni bir hastalığın belirtilerini öğretecek. Yatakta bitkin, kendinden yari geçmiş vaziyetteki hastayı göstererek konuşmaya başlamış: -“Bakın yüz rengi sarıya yakın..” “Gözler içeriye doğru çökmüş, o yüzden burun daha sivri görünüyor..” “En fazla değişik kas yüzümüzdedir.. Bakın, kaslar tepki vermediğinden ifade anlamsız.. Çene aşağıya sarkmış duruyor…” […]
– Nasreddin Hoca kapısının önünde bir şeyler aranıyormuş. Komşusu sormuşı: – “Hayrola Hoca efendi bir şey mi yitirdin?” – “Mühürüm düştü de…” – “Nerede düşürdün? Söyle, biz de bakıverelim.” – İçerde düşürdüm, avluda.” – “Avluda yitirilen şey sokakta aranır mı be Hoca?” – “Avlu karanlık. Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum
Hoca’ya yaşını sorarlar, “Kırk” diye yanıtlar, “Tam kırk!” On sene sonra aynı soruyu yine “Kırk” diye yanıtlayınca, “E hocam, on yıl önce de kırk yaşında olduğunu söylemiştin” derler. Hoca da hiç istifini bozmadan, “Evladım, ne bileyim on sene öncesini!” diye yanıtlar.
Son yorumlar