Gitme turnam gitme dağlar salından
Hak Muhammed Ali kesme dilinden
Yüzsalıyim kaldım kenar ilinden
Turnalar o dostu dostu görmediniz mi?
Haydar Haydar Haydar görmediniz mi?
Aliyar Aliyar Aliyar Aliyar görmediniz mi?
Turnalar Alimi görmediniz mi?
Gitme turnam gitme, dağlar dumandır
Bizim sürdüğümüz ikrar imandır
Dosttan ayrı düştüm halim yamandır
Turnalar o dostu dostu görmediniz mi?
Haydar Haydar Haydar görmediniz mi?
Aliyar Aliyar Aliyar Aliyar görmediniz mi?
Haydar Haydar Haydar görmediniz mi?
Şah atayim kurban binlerce yaşa
Daha neler gelir sağ olan başa
Bizden selam edin kavim kardaşa
Turnalar o dostu dostu görmediniz mi?
Haydar Haydar Haydar görmediniz mi?
Aliyar Aliyar Aliyar Aliyar görmediniz mi?
Haydar Haydar Haydar görmediniz mi?
el degmemiş ormanlarinda gezinen
kan işleyen kanaviçesi ömrümün
sari sarmaşiklarin işikli gölgesi
ve sensin hüznün yüzgörümlügü
rüzgarlarin beyazdan yelesi sen.
Behçet Aysan
gurbeti hançer
yapip gezinir
kendi zincirine
vurgun forsa.
devrilen turuncu
bir ayin şavkinda
aras gözyaşi akar
hemşeri göçmen kuşa.
horasan’dan yeni
kalkan bir tren
nasil saplanmişsa
kara ve aciya.
sensin, yüküyle
batmiş mavna
kurt agizli
gecenin ortasina.
Behçet Aysan
kar yagiyor dişarda
sokak lambasina düşüyor
ve serçeler
üşüyor
kenarlari hafifçe yanmiş
sayfalarina kan
siçramiş
bir kitapta
nâzim hikmet
okuyorum.
dişarda kar yagiyor
ve dag lokantasina
gidiyor
zengin
kasabalilar.
kar yagiyor dişarda
mektubun yeni gelmiş
istanbul
kokuyor.
dişarda kar yagiyor
seni seviyorum.
Behçet Aysan
yalova termal yolunda
çiçek satan çiçekçi kız
saçlarına papatyalar
takmış
şarkılar
söylüyor bir yandan.
kederli şarkılar
haydi
çiçeklerim var.
bunlar küpe çiçeği
boynu bükük
ülkem
gibi.
bunlar mor
beyaz
kartopu
çiçekleri
karayazılı
erguvan
üzerlerine bulaşmış
abilerimim kanı.
bunlar zebra çiçeği
bayım,
hiç
görmediniz mi
taşır aynı gökyüzünde
hem umutlu ayçayı
hem karanlık bir güneşi
ama sizin gökyüzünüz
var mı ki.
çiçeklerim var
çiçeklerim
ya küsmüş sardunyalardan
almaz mısınız
pembe açar
pembe düşler için
düşleriniz var mı ki.
yalova termal yolunda
çiçek satan çiçekçi kız
saçlarına papatyalar
takmış
şarkılar
söylüyor, tehlikeli.
Behçet Aysan
kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim
sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım
git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım
ve seninle yaşadığım
o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.
aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.
söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım
belki
sararmış
eski resimlerde kalırım
belki esmer bir çocuğun dilinde.
bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.
aynı gökyüzü aynı keder.
Behçet Aysan
Bütün hayatları bilmek isterdim
ilginç geliyor bana bir gemicinin
anlattıkları
eskiyen
aşkları bırakıp
yeni yükler aldıkları
beyaz bir gecede.
bilmek isterdim
çamlıhemşin’ li fırıncı
ustanın
niçin
batum’dan göç ettiğini
kömür yüklü mavnayla
beyaz bir gecede.
beyaz bir gecede
beyaz bir gecede
savrulmuş
buralara
saraybosna’dan
elinde hiç işlemediği
nakışı
kış zorlu
makedonya komitacı dolu
buğulanmış camları vagonların
bakışı mavi gözleri dalgın
o kadın
doğurmuş sonra annemi
bilmek isterdim
bozüyük bilecik arasında
bin dokuz yüz kırk yedinin martında
tipi
ve aç kurtlar
saldırınca
tepesinde bir telgraf
direğinin
donan
gencecik hat bakıcısının
hayatını.
beyaz bir gecede.
ne söylenecek
bir türkü
ne yazılacak
bir roman
olan
bütün hayatları
yaşanmış
bütün hayatları
bilmek isterdim.
beyaz bir gecede.
Behçet Aysan
sokak fenerine asmış kendini
ay ışığının
biri
şehrin
ortasında
ölmemiş
hâlâ dipdiri.
bir tek yıldız yokken
gökyüzünün hurcunda
turuncu bir ay
yalnızca
çıplak soyunmuş
bütün örtülerini.
niye yaptın ay
ay ışığı
sızmıştı bir saat önce
gözlerimle gördüm
yanında
şarap testisi
ve bütün şarkıları
bir türlü
söyleyemediği.
asmış kendini.
Behçet Aysan
ateş deresi iki tepenin arası
uzak kıyılarında şehrin, varoşlarında
kirli sarı dumanlar yükseliyor
bacalarından.
paslı
çinkolarla kaplı çatılarında
geçen yazdan kalmış uçurtma
kuyrukları.
yağmurlu bir öğle üzeri geçtim
çamurlu yollarından
bin dokuz yüz seksen birin şubatı.
on bin işsiz yaşıyor burda
yozgatlı, erzurumlu, sivaslı
on bin dul, on bin yoksul ve aç.
ya çocuklar, dünyanın en güzel
çocukları
yırtık lastikler
ayaklarında
okula gidiyorlar, çantalarında
göçlerin tarihi ve yoksulluğun
coğrafyası
taşıdıkları.
tarihi değiştirecek olan çocuklar
dünyanın en güzel çocukları.
Behçet Aysan
yikik manastirin orda
kalbim ki,
o da yikikti.
bir keşiş biçagiyla daglanmiş
çiçekbozugu,
çopur
bir hayat
acitiyordu beni
sevgilim.
her şeyin
hüzne vurdugu yerde
bütün saatlerin,
kuzguni bir denizi
çogaltarak
hayat
acitiyordu beni.
bense geçerdim
karamuklarla, karabasanlarin
arasindan
geçerdim
hiçbir
iz
birakmadan geride
bana en sirli gelen
acinin o en sirli noktasindan.
bin dokuz yüz yetmiş beş’in
ekiminde
yikik
manastirin orda
kalbim ki, o da.
Behçet Aysan