Archives
Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum Sıkıldım, dertlendim, sevgilimle buluştum Kapalıydı kapılar, perdeler örtük Silah sesleri uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük Bugün de ölmedim anne Üstüme bir silah doğruldu sandım Rüzgar, beline dolandığında bir dalın Korktum, güldüm, kendime kızdım
Kimi sokaklar ermeni ermeni bakardı Aramîce ipekmintan dokuyan ustalara Dut gibi kızarırdı Müslüman kalpleri Haytanın teki yan gözle baktığından gavur
Göç yollarında doğup ölen bebellerden Kan kokan ovalardan Dêrazor’a varamayanlardan Unutamadıkları şeylere benziyordu yüzleri İkisi şark çıbanı taşıyordu yanağında Surlukentin dağkapı’sından üç günlük yoluna İyice temizlensin için kürtlüğünden Gönderilendi diğeri
Bazen somut bir nesne, bir görüntü ya da bir yaşantı parçası ya da anlık bir duygu dramatik monologlar kurmama yetiyor. Bazen de bir hamamböceği ya da kuytu yerde bir örümcek ya da omzuma düşen sıva parçasıdır şiir yazma nedenim. Kavanozlar, mutfağa giren Naz, kapının sesi ya da ayrıntılarla ilgisi olmayan kullanılmamış bir sözcük yetiyor. gibi […]
Onun evi kuşlara yakın, ne iyi Bir kuş konsa sesine bozkırlar başlar O şarkı söylediği zaman Sessizliğe uzun yağmurlar yağar Giyinmiş yalnızlığı, öğle sonu Bakışlarında kesilmiş çiçek sapları var Penceresinde gökyüzü, kuşlar Nedense bir şemsiye gibi açılmışlar Bir şey var onda olmaması gereken Unutulmuş anılar gibi hüzünlü Uçmuş gözlerinin mavisi Dalıp dalıp gitmesi ondan
Annem bukleler örerdi saçlarımdan kış günleri, Sevinci hemencecik yağmur çiçeğiydi, iyiydi, Annem ve ben rüzgâra asıp şapkamızı, Bir gün resim çektirdik, bir kış ikindisiydi, Ben beş yaşında çocuktum kış sokaklarından, Annem geçerdi içimden, düşünmeden Sevgiyi kim bilir nelerle ödediğini Galiba yazdı gök güzelliğinin değişilmediği, Her yerde kuş gölgeleri, ayak izleri, yalınlık belki, Öyle bir mevsimdi […]
Ağustos sularında yıkanıyorum Dar gelirse hadi hadi diyorum bollanıyor Bol gelirse mezarlığa götürüyorum daralıyor Hiç durmuyorum durmadan değişiyorum Uzunluğumdan alıp Genişliğime aktarıyorum
Vermezse tutup selamı mektubun içine koyuyorum Başımda bir sürü çember Çemberleri yarıp yanıma yerleştiriyorum Adamlar geliyor Lütfen bir söz diyorlar sözcüksüz kaldık Sözcüklerden ilaç yapıyorum Nisanlara gidiyorum Mayıslara Haziran Dağlarının karlı tepelerine çıkıyor
Düşün değişik bir D Bir R yap Açıl yelkenle Git kimsenin gidemediği yere Bir dil bul O dilden bir dünya yarat Al yakana tak Ordan O dünyadan başka dünyalara bak Kuralı boz Kalıbı at
Havada kuşlar gibi haşır neşir Suda aynalar gibi Düşler gibi karada Yeni bir sabah doğuyor ömrümün üstüne Yaklaşan toynaklar gibi
Son yorumlar